"Derler ki bazı hayatlar zaman içinde bağlıdır birbirine, çağlar içinde yankı bulan eski bir çağrı ile zincirlidir ötekine."
Hep bu benim hayat felsefemdir derim ya, o yüzdendir sanırım: karşılaştığım hikayeler bunu destekleyecek niteliktedir.
Geçenlerde arkadaşlarla oturmuş kahvaltı yapıyorduk. Öyle ya da böyle mevzu kader-kısmet ve mukadderat üçlüsüne geldi. Olan her şeyin hayırlısının olduğu, kötülüklerden de iyilik çıkarılması gerektiği ve şükretmenin önemini kavramamız gerektiği şu günlerde size bununla alakalı bir olay anlatayım.
Anlatan arkadaşımın arkadaşının başına gelmiş bir olay bu. Ama gerçekten öyle. Ben yaşayıpta arkadaşımın üzerine atmış değilim mevzuyu.
Kız arabasında güzelce gidiyormuş. Sonra aniden dikkat eksikliği sonucu önündeki araca çarpmış. Öndeki araçtan adam sinirle inmiş. Araçlara bakmışlar fakat ikisinde de bir sorun yokmuş. Hafif çizikler ve sıyrıklarla atlatmışlar. Fakat diğer arabanın sahibi olan adam inanılmaz sinirliymiş. Durmadan bağırıyormuş. Kızcağız da ne diyeceğini şaşırmış. Cevap verememiş. Derken yoldan geçen bir adam olaya karışmış. "Karşındaki kadın, saygılı ol!" demiş. Sonra bu iki adam birbiri ile tartışmaya başlamışlar. Fırsattan istifade kızcağız da atlayıp arabaya kaçmış.
Ben burada büyük bir kahkaha patlattım. İki adamı birbirine düşüren kızın arabaya atlayıp kaçması.. İronik güzel. E sonra ne mi olmuş? Kız bir gün markete gitmiş. Markette yoldan geçen ve kazaya karışan adamla karşılaşmış. Adam hemen yanına gelip "Sizin yüzünüzden tartıştım, insan bir teşekkür ederdi" demiş. Kız o kadar çok utanmış ki, adama kahve ısmarlamayı teklif etmiş. Sonra bir kaç kez daha görüşmüşler ve şimdi nişanlanmışlar.
Diyeceğim o ki, hayat ilginç paradigmalar, nedenler ve sonuçlar üzerine kurulu. Kaza,korku ve diğer olan herşey aslında size başka hayatlara itebiliyor. Bu kızcağız da öncesinde çok ağır bir depresif ilişkiden kurtulmuş bu arada. Yani o zamanlar çok üzülüyormuş fakat şimdi geçmişe mazi diyebilecek kadar çok seviyormuş nişanlısını. Hayat gerçekten enteresan bir yer. Değerini bilin!
No comments:
Post a Comment